Kopuyoruz Panpalar
Eşkiya
Cumali: Çok korkuyorum Eşkıya, beni bırakma çok korkuyorum.
Baran: Korkma! Sadece toprağa gideceksin, sonra toprak olacaksın, sonra sularla birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceksin, oradan özüne ulaşacaksın. Çiçeğin özüne bir arı konacak. Belki o arı ben olacağım.
” Beni hapiste vurdular ölmedim. Hastalandım bi ciğerimi orda bıraktım gene ölmedim, çok dövdüler beni kan kustum ama ölmedim, yaşadım, seni bir kez daha görebilmek için yaşadım. Şimdi bana dediler ki; kimse sesini duyamıyormuş. Susmuşsun. Benimle de konuşmayacak mısın keje. Sesini duyamayacak mıyım..?” ” (Baran)
” Hayatın sevda karşısında ne önemi var. ” (Baran)
Sen maphusa gittikten sonra düzen bozuldu eşkıya. Kötüler bu işte galip geldi. Ezilenler ezildi. (Ceren ana)
- Sen de gel benimle, kurda kuşa yem olacaksın Ceren ana.
+ Kurt ve kuş bizdendir oğul. Asıl kötülük başka yerde. Ben buranın delisiyim. Bir yere gidemem.
Bekleyemem artık eşkıya. Öldür beni..
- Sen İstanbul’a niye geldin emmi.
+ Birini arirem.
- Nerde o biri?
+ Bilmirem.
- Nasıl bilmirem.
+ Ee nerde olduğunu bilmirem.
- E nasıl bulacaksın koca İstanbul’da?
+ Bulacam.
- Ya bu şehirde 10 milyon insan yaşıyor be amca.
+ Gerekirse 10 milyonun da yüzüne bakacam.
- Ne zamandır görmüyorsun sen o birini?
+ 30-35 yıl olmuştur.
- Yani şimdi 35 yıldır görmediğin birini aricaksın, İstanbul’u bilmiyorsun, o herifin nerde olduğunu bilmiyorsun sen kafayı yemişsin be usta ya.
(İstanbul’da) çok insan vardır, çok kalabalık. Aynı bizim koğuş gibi. (Eşkıya)
Ya biz manyak mıyız abicim böyle deli gibi yürüyoruz ya. Keje diye biri, adres İstanbul.
- Burası neresi ya?
+ İstanbul.
- İstanbul ha.
+ Neresi olacak ki?
- İstanbul ha, burdan görünüşü bizim oralara benziyir. Ovalar dağlar şehirler vardır. Cudinin tepesindeyim sanki.
Bu şehir (İstanbul) hapishane Cumali, nefes alamıyorum. Hayvan ölüsü gibi kokuyor. Koğuşlar böyle kokardı.
Cumali: Nerdesin ya kayboldun sandım!
Eşkıya: Kayboldum.
- Kim kullanır bunu (dürbünü)?
+ Jandarma, subay bir de eskiden eşkıyalar.
- Ekşiya ne?
+ Yol kesen, ee haraç alan, dağlarda yaşayan yani senin benim gibi insan oğlu.
- Sen ekşiya tanır mısın?
+ Birini bilirem. Adı Baran’dı. Babasını aşiretin reisi mayına yolladı, öldürdü. Baran da ağasına isyan edip dağa çıktı. Baran çok genç o zaman, bir kıza da sevdalı. Müthiş nişancı. İşte şöyle bir dağdı gitti, yaman bir dağ. Ağanın adamı olan eşkıyalarla savaştı o zaman. İşte bu dürbünle onları bulup bastı kurşunu.
- Baran sen misin?
+ Evet benim.
- Niye affa uğramadın abi ya?
+ İçerde 3 lişiyi daha öldürmüşem.
Kaldı mı artık dağlarda eşkıya emmi, eşkıya artık şehirde.
Babam Yılmaz Güney’i taklit ederdi hayatında. Onun gibi böyle omuzlarını düşüre düşüre yürür, yavaş yavaş konuşurdu böyle sakin, baba yani. Biraz da benzerdi ona. Ama üvey annem aldattı onu. Düşünebiliyor musun abi? Aldatılan kahraman. Hem de boktan bir herifle. Sonra ne oldu, ikisini birden vurdu. Analığım sakat kaldı, adam öldü. Yani, şimdi babam iyi oldu da ne oldu yani! He, ne oldu şimdi yani? Yani hayatta her şey oluyor abicim.
- Bir hapisteyken iki tane Kemal tanırdık. Biri Mustafa Kemal öteki Dodo Kemal. Dodo Kemal çocuk yaşta bir mahkumdu. Katildi. Her sabah erkenden kalkar, gasteleri önce o alır deli gibi çevirirdi. Af haberi arardı. Yıllarca af haberi aradı. Sonunda bir aftan yararlanarak dışarı çıktı, bir hafta sonra birini öldürüp tekrar hapise düştü Dodo Kemal. Sana bakında hep o çocuk aklıma geliyor. eğer benim oğlum olsaydı senin yaşında olacaktı.
+ Benim babam da yaşasaydı senin yaşında olacaktı eşkıya.
Hangimizin aşkı Keje’ye daha büyük ha? Hangimizin ha.. Hangimiz Keje için bu kadar günaha girmeye göze alabildi. Bu aşk için ben cehennemde yanmaya hazırım. Ya sen?
Eşkıyalar ölünce kayan yıldız olur.
Eşkıyalar ölünce hâlâ yıldız olur.
+ Keje.. Keje. Beni hapiste vurdular Keje, ölmedim. Hastalandım. Bir ciğerimi orda bıraktım gene ölmedim. Çok dövdüler beni, kan kustum ama ölmedim, yaşadım. Seni bir kez daha görebilmek için yasadim. Şimdi bana dediler ki, kimse sesini duyamıyormuş. Susmuşsun. Benimle de konusmayacak mısın Keje? Sesini duyamayacak mıyım?
- Eşkıyalar..ölünce. hâlâ yıldız, olur?
+ Dağlardayken, geceleri binbir haşerenin, kurtun sesini duyarsın. Yatardım bir kayanın üzerine ve gökyüzünü seyrederdim, yıldızları. Seni düşünürdüm. Sonra bir yıldız kayardı ve derdim ki: “işte, bir eşkıya daha ölmüştür.” Çocukken, sana eski zaman eşkıyalarının masallarını nasıl anlattığımı düşünürdüm.. Senin yıldızlara bakışını.
- Ben de..geceleri, yıldızları seyrediyrem ama seni görmemişem. Yaşadığını anlamışem. Geleceğin günü beklemişem. Sesim..Şimdi bana çok tuhaf geliy. Sankin başkası konuşıy, ben dinliyrem.
+ Ben ömrümce bu dakka için yaşamışım. Artık ne olursa olsun, önemi yoktur. Seni gelip alacağım. Beni bekleyesin, Keje.
Seni çok seviyorum lan, çok seviyorum. Gebericem ulan bu sevgiden. (Cumali)
- Bu ne lan böyle?
+ Abi radyoyu çıkartamayınca arabayı toptan yürüttüm.
Birini öldürmek çok zor zannederdim kolaymış be eşkıya. (Cumali)
Cumali: Çok korkuyorum eşkiya beni bırakma, çok korkuyorum çok.
Eşkıya: Korkma sadece toprağa gideceksin, sonra toprak olacaksın, sonra sularla birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceksin oradan özüne ulaşacaksın çiçeği özüne bir arı konacak, belki belki o arı ben olacağım.
Hayatın sevda karşısında ne önemi var.