|
| |
Köşe Yazıları
Merhaba,
Burada ilgimi çeken konuları, kendi köşe yazılarımı, güncel olayları ve
birçok yazıyı paylaşıcam paylaşımlarımda özgün içeriği yüksek tutmaya,
argo içerik kullanmamaya, sade ve akıcı bir dil kullanmaya çalışıcam.
Banner , Logo ve Amblem
Panpa tarih 11.01.2014, 21:25 (UTC) | | Banner
İnternet sitelerinde tanıtım, reklam amacıyla yerleştirilen, farklı boyutlarda, sabit yada hareketli olabilen janjanlı panolardır. Her internet sitesinde çeşitli boyutlarda bulunurlar. Burada amaç ziyaretçilerinizi reklamverene en verimli şekilde yönlendirebilmektir. Genellikle ücret karşılığında banner reklamlar verilebilirken, bazı kullanıcılar kendi bannerlarını birbirleriyle takas ederek ziyaretçi trafiklerini arttırmayı amaçlarlarbanner
En çok tercih edilen banner boyutları hangileridir?
1- 789x90
2- 468x60
3- 336x280
4- 300x250
5- 250x250
6- 120x600
7- 160x600
8- 125x125
120x240 boyutları kullanılır fakat burada olmayan boyutlardada bannerlar geliştirilebilir.
Banner türleri nelerdir?
1- Skyscraper 120x600
2- Wide Skyscraper 160x600
3- Rectangle 180x150
4- Medium Rectangle 300x250
5- Large Rectangle 336x280
6- Vertical Rectangle 240x400
7- Square pop-up 250x250
Her banner türünün kendine özel boyutları vardır.
Neden bannerlar kullanılır?
1- Bir kere yapılarak çoğu internet sitesinde kullanılabilirler.
2- Eklenmesi ve dağıtılması kolaydır.
3- Esnektir ve Ölçülebilirdir.
4- Ekonomiktir.
5- Ölçeklenebilirdir.
6- geri dönüşüm takibi kolayca yapılabilir.
7- bilgisayar ortamında hazırlandığı için sınırsız renk ve efektlerden yararlanılabilir.
8- Hareketlendirilerek kullanıcıların dikkati kolayca çekilebilir.
9- En kolay reklamverme şeklidir.
10- Hem yapılması hem de az maliyetlidir.
Logo
Logo ticaretin başladığı yıllardan beri ürünleri, kuruluşları ya da hizmetleri birbirinden ayırt etmeyi sağlayan bir ya da birkaç tipografik karakterden meydana gelen bir nevi işaretlemedir. Amblem ise tipografik karakterlerin henüz bilinmediği zamanlarda kullanılmaya başlanan ve günümüzde okuması yazması olmayan insanları göz önünde bulundurarak hala kullanılmaya devam edilen daha çok sembollerle yapılan işaretlemedir. Bu iki kavram sık sık birbirine karıştırılmak ile birlikte her iki kavramında beraber kullanıldığı durumlarda artık ismi logo olarak adlandırılır. Hatta simge ve Ticari Marka kavramlarının da logo ve amblem ile birlikte karıştırıldığı da ayrı bir gerçektirlogo
Kurumsal kimliğin temelini oluşturan amblem ya da logo’nun günümüzde kullanım şekilleriyle ilgili birçok örneği ve birçok stili bulunmaktadır. Bu yazıda logo ve amblem tekniklerinden, çeşitliliğinden bahsedeceğim, tabi bunu yaparken kimseyi sıkmamak için az laf bol örnek ilkesine sıkı sıkı sadık kalacağım. Ne de olsa tasarımcının gözü çenesinden daha çok çalışır.
Amblem
Amblem, çizgi ve resimle yapılan işaretlerdir ya da daha geniş tanımıyla "Ürün ya da hizmet üreten kuruluşlara kimlik kazandıran, sözcük özelliği göstermeyen; soyut ya da nesnel görüntülerle ya da harflerle oluşturulan simgelerdir".
Amblem Çeşitleri
Harflerden Oluşan Amblemler : Eğer tek harften oluşan bir amblem söz konusuysa o zaman o harfin farklı olması kaçınılmazdır. Amaç farklılık olduğunda tasarımcı yeni bir harf formu arayacaktır. Birden fazla harften oluşan amblemlerde ise en önemli özellik dengeli kullanımları ve yine farklı olmalarıdır.
Biçimleriyle Firma Hakkında Bilgi Veren Amblemler: Bu tür amblemlerde sembollerden yararlanılır. Kimi sembollerin yüklendiği anlamlar vardır. Bu anlamlar çoğu sektör tarafından kendilerine mal edilmiştir. Dolayısıyle bir firmaya ait amblem tasarımı yapılırken firmanın ait olduğu sektöre özgü sembollerden yararlanılır. Örneğin Baykuş akıl, bilim bilgelik demektir ve eğitim kurumlarınca kullanılır.
Bir de firmaların isimlerinden yola çıkılarak sembolik amblemler tasarlanır ki buna da örnek vermek istersek Pelikan markasının ambleminin Pelikan kuşu olmasını söyleyebiliriz.
Harf ve Resimsel Biçimlerin Bir Arada Kullanıldığı Amblemler: Formlarını harflerden alan ve firma hakkında imaj veren biçimlerden oluşan amblemlerin kombinasyonlarıdır. Bu tür amblemler, firma hakkında bir imaj verirken firma adının baş harfi ile de diğer firmalardan ayrılmasını kolaylaştırır ve akılda kalma yüzdesini artırır. | | |
|
Charles Darvin Evrim Teorisi
Panpa tarih 11.01.2014, 20:34 (UTC) | | Bugünkü savunulduğu şekliyle evrim teorisini ortaya atan kişi, amatör bir İngiliz doğabilimci olan Charles Robert Darwin’dir.
Darwin hiçbir zaman gerçek bir biyoloji eğitimi almamıştı. Doğa ve canlılar konusunda sadece amatör bir ilgiye sahipti. Bu ilgisinin bir sonucu olarak, 1832 yılında İngiltere’den yola çıkan ve beş yıl boyunca dünyanın farklı bölgelerini gezen H.M.S. Beagle adlı resmi keşif gemisinde gönüllü olarak yer aldı. Darwin, bu gezi sırasında gördüğü farklı canlı türlerinden, özellikle de Galapagos Adalarında gördüğü farklı ispinoz türlerinden çok etkilenmişti. Bu kuşların gagalarındaki farkların, çevreye uyum sağlamalarından kaynaklandığını düşündü. Bu düşünceden hareketle canlılardaki bütün çeşitliliğin kökeninde “çevreye uyum” kavramının olduğunu varsaydı. Darwin bu varsayımı ile bilimsel gerçekleri göz ardı ederek, canlı türlerini Allah’ın yarattığı gerçeğine karşı çıkmış ve canlıların ortak bir atadan gelerek, doğa şartları sonucunda birbirlerinden farklılaştıklarını öne sürmüştü.
Darwin’in bu varsayımı hiçbir bilimsel bulgu ya da deneye dayanmıyordu. Ancak Darwin, dönemin ünlü materyalist biyologlarından aldığı destek ve teşviklerle, bu varsayımlarını zamanla iddialı bir teori haline getirdi. Bu teoriye göre canlılar tek bir ilkel atadan geliyorlardı ama çok uzun bir süreç içinde küçük küçük değişimlere uğramışlar ve böylece farklılaşmışlardı. Ortama en iyi şekilde uyum sağlayanlar özelliklerini gelecek nesillere aktarıyor, böylece bu yararlı değişimler zamanla birikerek bireyi, atalarından tamamen farklı bir canlıya dönüştürüyordu. (Bu “yararlı değişimler”in kökeninin ne olduğu ise meçhuldü.) Darwin’e göre insan da, bu hayali mekanizmanın en gelişmiş ürünüydü.
Darwin hayal gücünde canlandırdığı bu mekanizmaya “doğal seleksiyonla evrim” adını verdi. Artık, “türlerin kökeni”ni bulduğunu düşünüyordu: Bir türün kökeni başka bir türdü. Sonunda bu fikirlerini 1859 yılında yayınlanan Türlerin Kökeni adlı kitabında açıkladı.
Darwin teorisini “doğal seleksiyon” kavramı üzerine kurmuştu. Doğal seleksiyon, doğadaki yaşam mücadelesinde, güçlü veya ortamın şartlarına uygun olan canlıların hayatta kalması anlamına gelir. Darwin’in teorisini ortaya koyduğu kitabının başlığında bile vurgulanan iddia budur: Türlerin Kökeni, Doğal Seleksiyon Yoluyla.
Darwin’in temelsiz mantığı şöyledir:
Bir canlı türü içinde doğal ve rastlantısal farklılıklar olmaktadır. Örneğin bazı inekler daha büyük, bazıları daha koyu renklidir. Bu değişikliklerin hangisi avantajlı ise, o özellik doğal seleksiyon vasıtasıyla seçilecektir. Böylece söz konusu avantajlı özellik, o hayvan topluluğuna hakim hale gelecektir. Bu özelliklerin uzun zaman içinde birikmesiyle de, ortaya yeni bir tür çıkacaktır.
Ancak Darwin’in ortaya attığı bu “doğal seleksiyonla evrim” teorisi, daha ilk aşamada en temel soruları cevapsız bırakıyordu. Şayet canlılar Darwin’in iddia ettiği gibi kademe kademe evrimleşmiş olsalardı, bu durumda çok sayıda “ara tür” yaşamış olmalıydı. Ancak fosil kayıtlarına bakıldığında bu teorik canlılardan -hayali ara geçiş formlarından- hiçbir eser yoktu. Darwin bu sorun üzerinde çok kafa yormuş ve sonuçta “bu fosiller ileride bulunabilir” demek zorunda kalmıştı. Ancak aradan 150 yıl geçmesine rağmen umulan fosiller bulunamadı.
Darwin, canlıların sahip oldukları göz, kulak, kanat gibi kompleks organları doğal seleksiyonla açıklama konusunda da çaresizlik içindeydi. Çünkü tek bir dokuları bile eksik olsa hiçbir işe yaramayacak olan bu organların, kademe kademe gelişmiş olduklarını savunmak imkansızdı.Nitekim Darwin, teorisiyle ilgili yaşadığı sıkıntıları Türlerin Kökeni adlı kitabında kendisi de belirtmek zorunda kalmıştı. (bkz. Türlerin Kökeni) Tüm bunların öncesinde, Darwin’in “tüm canlıların ortak atası” dediği ilk canlı organizmanın nasıl oluştuğu konusu tam bir muammaydı. Çünkü cansız maddelerin, doğal süreçlerle canlı hale gelmesi mümkün değildi. İlerleyen bilim ve teknoloji ise çok kısa bir süre içinde Darwin’in ilkel bilim anlayışının ürünü olan teorisini temelinden yıktı. | | |
|
Dünyanın En Yoksul Devlet Başkanı
Panpa tarih 11.01.2014, 20:32 (UTC) | | Mujica'nın yalın yaşam tarzı ve 12 bin dolara denk gelen aylık maaşının yüzde 90’ını bağışlaması, "dünyanın en yoksul devlet başkanı" olarak nitelenmesine neden oldu.
Mujica, bahçesindeki eski bir sandalyenin üzerinde otururken “Hayatımın büyük bölümünde böyle yaşadım” diyor ve ekliyor: “Sahip olduklarımla iyi yaşayabilirim.”
Mujica bağışlarını, yoksulların ve küçük girişimcilerin faydalanabileceği kurumlara yapıyor.
Bağışlardan sonra elinde kalan maaşı, Uruguay’daki aylık ortalama maaş olan 775 dolara denk düşüyor.
Uruguay’da resmi görevliler için mal varlığı beyanında bulunmanın zorunlu olması nedeniyle, Mujica, 2010 yılında varlığını açıklamıştı.
O dönemde 1800 dolar olan mal varlığı, Volkswagen’in 1987 model bir Beetle modeliyle eş değerde
Bu yıl mal varlığı beyanına, eşinin mal varlığının yarısını da ekledi.
Toprak, traktörler ve bir evin paylarından oluşan bu yeni mülklerle sahip olduğu mal varlığı 215 bin dolara çıktı.
Bu yeni duruma rağmen, zenginliği Devlet Başkan Yardımcısı Danilo Astori’nin varlığının üçte ikisi, Mujica’nın selefi Tabare Vasquez’in varlığınısa üçte biri oranında.
2009 yılında Devlet Başkanı seçilen Mujica, 1960 ve 1970’li yıllarını, Uruguay’ın Küba devriminin etkisi altındaki gerilla grubu Tupamaros’un saflarında yer alarak geçirmişti.
Altı kez vuruldu ve 14 yılını cezaevlerinde geçirdi.
Tutukluluk süresinin önemli bir bölümü çok zor koşullar ve tecrit altında geçti.
Uruguay’ın demokrasiye döndüğü 1985 yılındaysa serbest bırakıldı.
| | |
|
| | |